17 Temmuz 2013 Çarşamba

Tarihi ve Kadim DP; BABA OCAĞI...

BABA OCAĞI HAKKINDA
7 Ocak 1946'da kurulan ve dört yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950'de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren, Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan Türk siyasi partisidir. Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştur. Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi ile iktidardan düşürülmüş ve 29 Eylül 1960'ta kapatılmıştır. Demokrat Partinin kısa adı "DP"dir.
Demokrat Parti'nin kökenleri:
Demokrat Parti'nin kökenleri, 1902 yılında yapılan Jön Türkler kongresine kadar uzanır. Bu kongrede Jön Türkler, merkezi otoritenin güçlü olmasını savunanlar ile liberal bir yönetim biçimini savunanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. Birinci grup Ahmet Rıza liderliğinde İttihat ve Terakki adını aldı. İkinci grup Prens Sabahattin çevresinde toplandı ve Osmanlı Ahrar Fırkasını oluşturdu. İttihat ve Terakki anlayışı I. Dünya Savaşı ve ardından başlayan Kurtuluş Savaşı yıllarında TBMM'de Birinci Grup ve sonradan Halk Fırkası'nı en sonunda da Cumhuriyet Halk Partisi'ni ortaya çıkardı. İkinci Grup, Ahrar, Hürriyet ve İtilaf ile cumhuriyetin ilanı sonrası Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası adlarıyla partileşti. İşte 1946'da kurulan Demokrat Parti bu İkinci Gruptan nüvelenmiş ve sonunda doğmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası, henüz cumhuriyet devrimlerinin tam oturmadığı aşamalarda ortaya çıktığı için, demokratik hayatın birer parçası olamadılar ve tarih sayfalarındaki yerlerini aldılar.
Demokrat Parti'nin kuruluşu:
1929 bunalımı ve II. Dünya Savaşı arası geçen yıllarda, dünyada Faşizm ve otoriter yönetimler güçlenmekteydi. 1924 ve 1930'da iki defa çok partili demokratik yaşama geçmeyi deneyen Türkiye, bunda başarısız olunca, özellikle 1930'dan sonra iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Partisi devlet ile özdeşleşmeye başladı. Parti ilkeleri (1937), anayasaya girince de bu süreç doruk noktaya ulaştı. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Atatürk 1938'de hayatını kaybedince yerine seçilen İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı başlayınca (1939), eski devrin küskünlerini de etrafında toplayarak ülkede, savaş günlerinin yıkıcılığı yanında bir çok başlılığın çıkmasına engel oldu, bunda başarılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Savaşın özellikle ekonomiyi kötü yönde etkilemesi, büyük kentlerde karaborsacılığın ortaya çıkması, sermayenin belirli ellerde toplanmasını kolaylaştırdı ve bu, bir Kent Burjuvazisi oluşturdu. Kırsalda, genç nüfüsun silah altına alınması küçük ve orta büyüklükteki çiftçinin üretimini düşürdü. Büyük toprak sahipleri arzı kendileri kontrol etmeye başladı. Artan talep karşısında arzdaki daralma enflasyonu ve hayat pahalılığını arttırdı. İktidarın önlem olarak düşündüğü çözümlerden ilki Varlık Vergisi oldu. Devlet tarafından salınan ağır vergileri ödeyemeyen bütün işadamları Aşkale'ye gönderilerek orada taş kırmak gibi işlerde amele olarak kullanıldı. Keyfi uygulamalara sebep olan bu vergi kent burjuvazisini iktidara cephe almaya itti. Diğer önlem ise Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu idi. Bu kanunla büyük toprak sahiplerinin toprakları bölünerek, küçük çiftçiye destek sağlamak hedefleniyordu. Ancak bu, Devletin Türkiye'deki bütün arazilerin zaten %70'ten fazlasına sahip olduğunu bilen toprak sahiplerini muhalefet saflarına kanalize etti. İsmet İnönü'nün devletçilik uygulamaları sonucu oluşan ekonomik darboğaz zaten toplumu da aynı yöne iletmiş durumdaydı. II. Dünya Savaşı 1945 de demokrasilerin zaferi ile son bulduğunda Türkiye bu durumda idi. Aynı zamanda savaşın sonlarına doğru ülkede özellikle basın ve aydın çevrelerde, demokrasi arzusu artık yüksek sesle dillendirilir olmuştu. 
 Bir yandan da 2. Dünya Savaşının galiplerinden olan Sovyetler Birliği'nin lideri Stalin, Türkiye'den Kars, Ardahan ve Artvin'i istiyordu. Sovyetlere karşı Amerika ve İngiltere'ye yaklaşan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 Mayıs 1945 günü yaptığı konuşmada bu arzuya yeşil ışık yaktı. Zaten TBMM içinde muhalefet 1945 bütçe görüşmelerinde su yüzüne çıkmıştı. Atatürk'ün son başbakanı Celâl Bayar, Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak bütçeye red oyu verdiler. Asıl kırılma Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşülürken ortaya çıktı. Tasarının 17. ve 21. maddeleri tartışılırken Celâl Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Emin Sazak sert eleştiriler dile getirdiler. Bu yasanın görüşüldüğü günlerde Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan, CHP Grubu'na Dörtlü Takrir adlı bir önerge verdiler. Önerge ülke ve parti yönetiminde özgürlükçü bir anlayış içeren düzenlemeler yapılmasını öngörüyordu. Ancak dörtlü Takrir reddedildi (12 Haziran 1945). Bunun üzerine, Menderes ve Köprülü o günküVatan Gazetesi'nde CHP iktidarına karşı o güne değin örneğine rastlanmayan sertlikte yazılar yazmaya başladılar. Sonuç olarak Menderes, Koraltan ve Köprülü partiden ihraç edildiler (Eylül 1945). Aynı gruptan olan Celâl Bayar ise önce milletvekilliğnden sonra da CHP'den istifa ettti. Celâl Bayar, 1 Aralık 1945'te parti kuracaklarını açıkladı. İnönütarafından Çankaya Köşkü'ne çağrılan Celâl Bayar, cumhurbaşkanından gerekli desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 günü Demokrat Parti (DP) kuruldu.
Muhalefet Dönemi (1946-1950) 
Demokrat Parti programını iki esas etrafında şekillendirmişti: Liberalizm ve Demokrasi. CHP'nin ekonomi politikası olan devletçiliğin aksadığı yönler vurgulanarak CHP'ye karşı çıkılmaktaydı. Demokrat Parti üzerinde daha önceki acı tecrübelerin yarattığı ilk kuşkular dağıldığında büyük kitlelerin DP'yi desteklediği görüldü. Bunu şüphesiz iktidardaki CHP de görmekteydi. Meclis tek dereceli seçim kanununu ve 21 Temmuz 1946'da seçimlerin yapılmasını kabul ederek dağıldı. DP başta seçime katılıp katılmama konusunda kararsız kalsa bile katılmaya karar verdi. Bunun üzerine iktidar basın kanununda değişikliğe gitmeye karar verdi.İktidarın basın üzerindeki baskısı daha da arttı.Bozuk olan ekonomi de dış ödeme dengesinin bozulması sonucu 7 Eylül 1946'da Türk Lirası'nın değeri düşürüldü.Bu olay DP'ye daha çok prim kazandırdı ve iktidarın güç yitirmesine neden oldu.1947 bütçe görüşmeleri sırasında Başbakan Recep Peker ile DP'liler arasında sert tartışmalar yaşandı.
DP,TBMM'yi terk etti.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün araya girmesi ile sorun aşıldı.. 7 Ocak 1947'de DP ilk kurultayını yaptı.Bu toplantıda özgürlük ve demokrasi arzuları bir defa daha vurgulanırken bunları içeren Hürriyet Misakı kabul edildi... Bunun üzerine iktidar tarafından DP'ye sert hücumlar başladı.Haziran ayında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar arasında bir dizi görüşmeler yapıldı ve sonunda İnönü 12 Temmuz 1947'de "12 Temmuz Beyannamesi" ni yayınladı.Beyannamede İnönü, siyasal partilerin Türk demokrasisinin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurguladı.Başbakan Recep Peker ayrıldı yerine Hasan Saka getirildi. DP içerisinde bu yumuşama ve iktidarla düzeltilen ilişkiler tepki çekti ve bunun güdümlü demokrasi olduğunu öne süren bir grup partiden ayrıldı.Bu grubu oluşturan, Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengirşenk ,20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni (MP) kurdu.Böylece 12 Temmuz Beyannamesi ile hem CHP hem de DP sertlik yanlısı gruplardan kurtulmuş bulunuyordu.DP, 17 Ekim 1948'de ara seçimlere, seçime güven duymadığı için MP ile birlikte katılmadı. 16 Ekim 1949 ara seçimlerinde de bu tavrını sürdürdü... DP ikinci büyük kurultayını 20 Haziran 1949'da yaptı.Seçimlerde milletvekili adaylarının %80'ini örtgütün saptaması kabul edildi.Bu kurultayda seçimlerde alınan oylara sahip çıkılmasını içeren "Milli Teminat Andı" kabul edildi.Ancak iktidar bu anda " Milli Husumet Andı" adını taktı.16 Şubat 1950'de gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu'nu öngeren seçim yasası kabul edildi.DP bu kanuna çok çabalamasına rağmen nispi temsil ilkesini koyduramadı... Bu şartlar altında Türkiye,14 Mayıs 1950 seçimlerine gitti.
İktidar Dönemi (1950-1960) 
14 Mayıs 1950 Seçimleri
14 Mayıs 1950 günü yapılan seçimler Türkiye'de 27 yıllık tek parti devrini sona erdirdi.1923'ten beridir tek başına ülkeyi idare eden Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı halk oyu ile Demokrat Parti'ye devredecekti.Seçim sonuçlarına göre DP %52.7 oy alarak 408 milletvekilliği kazanmıştı.CHP %39.4 ile 69 milletvekili ile temsil edilme hakkı kazandı.Millet Partisi 1, bağımsızlar 9 milletvekiline sahip oldular.Atatürk'ten sonra 11,5 yıldır cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet İnönü artık anamuhalefet lideriydi.22 Mayıs 1950 günü TBMM açıldı.Refik Koraltan başkanlığa seçildi.Ardından yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında DP Genel Başkanı,İzmir milletvekili Celâl Bayar 453 milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi.Hükümeti kurmakla DP Aydın Milletvekili Adnan Menderes görevlendirildi.Aynı gün Menderes kendisinin ilk cumhuriyet'in 19.hükümetini kurdu.2 Haziran'da güvenoyu aldı.9 Haziran 1950'de DP Genel İdare Kurulu Adnan Menderes'i genel başkanlığa seçti.Dünyada belki çok nadir görülen bir olay gerçekleşmişti.uzun yıllar boyu ülkeyi kendi otoritesi ile yöneten iktidar, tamamen serbest, hür, kansız ve hilesiz bir seçim ile yerini bir başka partiye bırakmıştı.Bu yüzden 1950 seçimleri tarihimizde "Beyaz Devrim" olarak adlandırılmıştır.
Hükümet programında "devri sabık" yapılmayacağı belirtilerek,27 yıllık dönemin hesabını sormaya kalkmayacağı açıklandı. Ancak DP'nin yasal anlamda ilk çalışması Arapça ezan yasağını kaldırmak oldu. (16 Haziran 1950).Radyoda dini yayınlar yapılması ve mevlit yayınlanması üzerindeki yasaklar kaldırıldı.
II. Dünya Savaşı boyunca başarılı bir biçimde yürütülen tarafsızlık politikası, uygun dış ticaret ilişkileri geliştirmişti.Bu yüzden DP iktidarı ilk yıllarında dış kredi kaynakları bulmada başarılı oldu ve bunlardan yararlandı.Ayrıca savaş boyunca Merkez Bankası rezervleri de altın ve döviz bakımından iyi bir seviyeye ulaşmıştı.Kore'ye asker gönderilmesi ve böylece NATO'ya giriş vizesinin alınması uluslararası koşulları Türkiye'nin lehine çeviriyordu.Tarım ürünlerinin dış pazarda uygun fiyatlardan müşteri bulması ve Marshall Planı çerçevesinde dışarıdan gelen para bu ilk dönemde ciddi bir iktisadi ferahlama getirdi.Tarımda makineleşme sağlandı.Karayolları politikasına hız verildi, köyler kasabalara kasabalar da kentlere hızlı bir biçimde bağlanmaktaydı.
Kitlelerin II. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan yoksulluğu henüz unutmamış olması DP'ye olan sempatiyi daha da arttırdı. ABD ve Dünya Bankası raporları çerçevesinde hazırlanan iktisadi programlar ile liberal bir ekonomik anlayışın tüm alanlarda hakimiyetine çalışıldı.Ancak KİT'lerin de büyümesi sağlandı.DP özel girişimciliği KİT'ler kanalı ile desteklemiştir. Hammadde ve aramalı transferinin KİT eli ile yapılması sağlandı.Tarım kalkınmanın en önemli aracı olarak görüldü ve bir taraftan uygun fiyatta pazar politikası bir taraftan da çağdaş giridler kullanılması yoluna gidildi.Bunda başarılı da olundu.
Kore Savaşı'na bir tugay gönderilmesi kararı sonrası 1952'de Türkiye NATO'ya girdi.Ekonomik alanda bir rahatlama devresi yaşanırken ve DP'nin halkla ilişkileri de yolundayken anamuhalefet CHP'nin üzerine gidildi.1953 yılında CHP malları hazineye devredildi.Halkevleri kapatıldı.28 Ocak 1954'te Köy Enstitüleri kapatıldı. 1954'te laiklikten uzaklaştığı gerekçesiyle MP kapatıldı.
2 Mayıs 1954 Seçimleri 
1950 seçimleri sonrasında ülkede yaşanan ekonomik ferahlama,II. Dünya Savaşı yıllarının üzerinden pek az bir süre geçmesi nedeniyle büyük önem kazanmaktaydı.Muhalefetteki CHP,1950-1954 yılları arasında özellikle ekonomik anlamda DP icraatlarına eleştiriler getirdi ancak ortaya çözüm olarak kabul edilebilecek bir öneri sunamadı.Bu koşullar altında gidilen 2 Mayıs 1954 seçimlerinde Demokrat Parti gücünü iyice arttırdı.DP 5.1 milyon oy alarak,Türkiye Genel Seçimleri tarihinde (bugüne kadar) kırılamamış bir oy rekoru kırdı.Bu oy miktarı toplam oyların %57,5'luk kısmı demekti.DP 502 milletvekilliği kazandı.3.1 milyon (%35,2) oy alan CHP sadece 31 milletvekili kazanabildi.Arada sadece 2 milyon oy fark olmasına rağmen milletvekili sayıları arasında bu kadar fark olmasının sebebi,1950 seçim kanunu değişikliğinde CHP'nin değişmesini istemediği "çoğunluk sistemi"dir. (CMP:5,Bğm:3 milletvekili çıkardı)Seçimlerde bu sonuçların ortaya çıkmasının ardından TBMM,17 Mayıs 1954'te açıldı.Celâl Bayar 513 milletvekilinin katıldığı oylamada 486 oy alarak bir defa daha cumhurbaşkanlığına seçildi.Adnan Menderes üçüncü kabinesini kurdu.Bu kabine cumhuriyet tarihinde günümüze kadar en yüksek güvenoyunu almış kabinedir. (491 lehte oy)
İkinci iktidar döneminde (1954-57), iktidar ile muhalefet arası gerginleşti. Ekonomide olumsuz gelişmeler görüldü. İktidar baskılarını daha da arttırdı. Parti içindeki anlaşmazlıklar partinin bölünmesine ve 20 Aralık 1955'te Hürriyet Partisi'nin kurulmasına yol açtı.
27 Ekim 1957 Seçimleri 
Ekonomide yaşanan darboğaz ve siyasi çalkantılar nedeniyle DP seçimleri bir yıl önceye aldı. 27 Ekim 1957 günü yapılan seçimler öncesinde kampanya oldukça sert geçti. Seçimler iktidarı zayıflattı, muhalefetin elini güçlendirdi. Seçimler öncesinde muhalefetin seçimlere bir cephe halinde girmesini engelleyen DP, yine de oy kaybından kurtulamadı. Sonuçlara göre DP %47.9 oyla 424 milletvekili çıkardı.Bu milletvekili sayısında çoğunluk sisteminin etkisi büyüktür. Muhalefetteki CHP ise oyların %41.1'ini alarak 178 milletvekili aldı. Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi dörder milletvekilliği aldılar. Rivayete göre Adnan Menderes, dakika dakika değişen seçim sonuçları nedeniyle bir ara "Allah'ım bir daha bana böyle bir seçim gecesi yaşatma" demiştir. 1950 ve 1954 seçimlerinden sonra ilk defa muhalefetin oyu iktidarın üzerine çıkmıştı.Muhalefete göre DP artık azınlığın iktidarydı. Seçimler sonrasında da gerginlikler sürdü. TBMM Kasım ayında açıldı. Celâl Bayar 610 milletvekilinden 413 DP milletvekilinin katıldığı oylamada 413 oy alarak üçüncü defa cumhurbaşkanlığına seçildi. Adnan Menderes beşinci hükümetini kurdu ve güvenoyu aldı.
1957 seçimlerinden sonra siyasi ortamda sertlik günden güne daha da artmaya başladı. 1958 yılında, dış ödemeler dengesindeki bozukluk alınan dış borçları ödenemez hale getirmişti. Türkiye'nin borçlandığı ülkeler arasında kurulan bir konsorsiyum ile varılan mutabakat ile 4 Ağustos 1958'de ekonomik istikrar tedbirleri yürürlüğe girdi. Yapılan devaülasyon ile Türk Lirası'nın değeri yeniden belirlendi. Doların fiyatı 2.80 liradan 9.02 liraya çıktı. Bu tedbir dış ödeme dengesini biraz olsun sağladı ise bile yaşanan ekonomik durgunluk, zamları, işsizliği ve iflasları da beraberinde getirmişti. Ağustos 1958, DP ve CHP gruplarının karşılıklı bildirileri ile geçti. İhtilal sözleri dolaşmaya başladı. Demokrat Parti lideri ve Başbakan Adnan Menderes 12 Ekim 1958'de Manisa'da yaptığı konuşmada, muhalefetin yarattığı kin ve husumet cephesine karşı bir Vatan Cephesi kurulması gerektiğini vurguladı. Radyolardan Vatan Cephesi'ne katılanların adları okunmaya başladı. Bu arada 1955 yılından beridir ağır ağır ilerleyen bir sorun daha ortaya çıktı: Kıbrıs. Kıbrıs'ta EOKA örgütü Türkler üzerinde baskı yapmaya başlamıştı. Türkiye adanın bölünmesinden yani o günlerin deyimi ile "taksim"den yanaydı. 1958 başlarında adada bulunan İngiliz askerler Türklere ateş açınca büyük bir tepki ortaya çıktı. Türkiye ayağa kalktı. Haziran ayında İstanbul'da 300 bin kişilik bir miting yapıldı ve Türkiye'nin isteği güçlü bir biçimde vurgulandı:"Ya taksim, ya ölüm". Ankara'da da benzer gösteriler yapıldı. Nihayet 19 Şubat 1959'da Londra Antlaşması ile sorun bir süreliğine aşılmış oldu. Başbakan Menderes bu antlaşma için Londra'ya giderken uçağı düştü. 14 kişinin öldüğü kazada başbakana herhangi bir şey olmadı.
Ekonomide ve dış politikada bunlar yaşanırken iç politikada muhalefete yönelik baskılarda artıyordu. CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi başta olmak üzere muhalefete destek veren birçok gazete aralıklarla kapatılıyordu. Mayıs 1959'da CHP lideri İsmet İnönü Uşak'ta saldırıya uğradı. İzmir'de, İstanbul'da ve Ankara'da CHP liderine saldırılar oldu.

Türkiye bu kargaşa ortamı içerisinde 1960 yılına doğru ilerlerken 31 Temmuz 1959'ta Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (sonradan "Avrupa Birliği" adını alan uluslararası örgüt) üye olmak için başvurdu.

dyp hakkında!...

AP kapandıktan ve 
BÜYÜK TÜRKİYE PARTİSİ 
kapatıldıktan sonra








GELENEKTE 4. ETAP DYP
DOĞRU YOL PARTİSİ
Doğru Yol Partisi kısaca DYP, Demokrat Parti (DP) ve Adalet Partisi (AP)'nin siyasi mirasçısı olarak kabul edilen eski siyasal parti. 1983 yılında, 12 Eylül Darbesi'nde kapatılan Adalet Partisi'nin devamı olarak kurulan DYP'nin, 2007 yılında adının Demokrat Parti olarak değiştirilmesiyle hukuki varlığı sona ermiştir. Süleyman Demirel ve Tansu Çillerzamanlarında defalarca iktidar olmuştur (1991-97).
Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) siyasal partilerin yeniden kurulmasına izin vermesinden (mayıs 1983) kısa bir süre sonra kurulan Büyük Türkiye Partisi (BTP), Adalet Partisi'nin kapatılmasıyla doğan siyasi boşluğu doldurmayı amaçlamaıştı. BTP, eski bir siyasi partinin devamı olduğu gerekçesiyle 31 Mayıs 1983'te MGK tarafından kapatılınca, bu kez aynı amaçla DYP kuruldu (23 Haziran 1983). Genel başkanlığına Ahmet Nusret Tuna'nın getirildiği DYP, Siyasi Partiler Kanunu'nun geçici maddelerinde öngörülen örgütlenme barajını aştı. Ama kurucu üyelerinin MGK tarafından birkaç kez veto edilmesi nedeniyle 24 Ağustos 1983'ten önce 30 kurucu üyeyi tamamlayamadı ve 1983 genel seçimlerine katılamadı. Bu arada genel başkan Ahmet Nusret Tuna'nın da veto edilmesi üzerine genel başkanlığa Yıldırım Avcı getirildi.
DYP 25 Mart 1984 yerel seçimlerinde, iktidar partisi ANAP ve SODEP'ten sonra, en çok oy toplayan parti oldu. Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 12 Nisan 1984'te DYP'nin AP ve BTP'nin devamı olduğu, Siyasi Partiler Kanunu'na aykırı etkinliklerde bulunduğu gerekçesiyle kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne açtığı dava 28 Eylül'de reddedildi. DYP'nin 14 Mayıs 1985'te toplanan I. Büyük Kongresi'nde partini genel başkanlığına AP'nin eski İstanbul il başkanı Hüsamettin Cindoruk seçildi. Mehmet GölhanMehmet Dülger,Mustafa Derinİsmail Heral ve Baki Tuğ genel başkan yardımcılıklarına, Gökberk Ergenekon da genel sekreterliğe getirildi. Mayıs 1986'da Milliyetçi Demokrasi Partisi'nin feshinden sonra bazı milletvekillerinin partiye katılmasıyla Mayıs 1986'da TBMM'de grup oluşturdu. 28 Eylül 1986'da yapılan ara seçimlerde DYP yüzde 23.5 oranında oy alarak ikinci parti oldu ve dört milletvekili çıkardı.
6 Eylül 1987'de yapılan halkoylaması sonucunda siyaset yasağı kalkan Süleyman Demirel 24 Eylül 1987'de genel başkanlığa seçildi. DYP 29 Kasım 1987 genel seçimlerinde oyların yüzde 19.14'ünü alarak 59 milletvekili çıkardı. 1989 yerel seçimlerinde aldığı 25.13'lük oy oranıyla merkez sağdaki rakibi Anavatan Partisi'ni (ANAP) ilk kez geçerek ikinci parti konumuna geldi. ANAP'ın üçüncü parti olduğunu öne sürerek genel seçim isteyen DYP, bu ortamda aynı yılın ekim ayında yapılan ve ANAP lideri Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı seçildiği cumhurbaşkanlığı seçimini de Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yle (SHP) beraber boykot etti. Kasım 1990'da yapılan 3. büyük kongrede Demirel yeniden genel başkan seçildi.
1991'de erken seçim kararı alınınca DYP, genel başkanı Demirel öncülüğünde yoğun bir propaganda kampanyası başlattı. Bu seçimlerde Bedrettin Dalan'ın liderliğindeki Demokrat Merkez Partisi'nin DYP ile birleşmesi kararı kabul edildi. 20 Ekim 1991 seçimleri'nde oyların yüzde 27'sini alan DYP 178 milletvekili çıkararak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde birinci parti konumuna geldi. Ancak tek başına iktidara gelebilecek milletvekili sayısına ulaşamadığından Erdal İnönü'nün genel başkanlığında bulunduğuSosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile Süleyman Demirel'in başkanlığında koalisyon hükümeti kuruldu.
19 Hariran 1992 yılında kabul edilen 3821 sayılı kanun ile; daha önce kapatılmış olan siyasi partilerin, aynı ad, rumuz, amblem, rozet ve benzeri işaretleri kullanarak yeniden açılmasına müsaade edildi. Bunun üzerine, 12 Eylül Darbesi'nde kapatılan Adalet Partisi (AP) Büyük Kongresi 19 Aralık 1992 tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonunda toplandı ve bu kongrede; katılan delegelerin ezici bir çoğunluğunun kararı ile Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi'ne katılma kararı alarak tüm mal varlığı, borç ve alacakları ile DYP'ye katıldı.
17 Nisan 1993'te cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın beklenmeyen vefatı üzerine, hükümet ortağı SHP'nin de desteğini alan Süleyman Demirel cumhurbaşkanlığına seçildi (16 Mayıs 1993). Demirel'den boşalan genel başkanlık -aynı zamanda başbakanlık- görevinin belirlendiği kongre, 13 Haziran 1993'te yapıdı. Kongrede genel başkanlığa, Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptanİçişleri Bakanı İsmet Sezgin ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller adaylıklarını koydular. İlk turda yeterli oyu alamamasına karşın Tansu Çiller'in yüksek oy alması diğer adayların adaylıktan çekilmelerine sebep oldu, böylece ikinci tura rakipsiz giren Tansu Çiller, genel başkanlığa seçildi. Kongrenin ertesi günü, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de hükümeti kurma görevini Tansu Çiller'e verdi, II. DYP-SHP Hükümeti Tansu Çiller başkanlığında kuruldu.
DYP'nin, Çiller liderliğinde girdiği ilk seçim olan 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde oyların yüzde 21.53'ünü alarak 1991 genel seçimlerine göre oy kaybı yaşadı. Seçimlerden hemen sonra, makroekonomik değerlerdeki (cari açık ve kamu açığı) dengesizliği giderebilmek amacıyla 5 Nisan Kararları olarak bilinen ekonomik önlemler paketi açıklandı. Ancak önlemler reel ücretlerde düşüş, artan işsizlik,devalüasyon ve zaten çift haneli oranlardaki enflasyonun üç haneli oranlara tırmanmasına neden oldu.[1] 1990'ların başından beri eylemlerini giderek tırmandırmakta olan PKK'ya karşı başlatılan sert önlemler ise özellikle Güneydoğu Anadolu'da yaygın insan hakları ihlallerine neden oldu.
18 Şubat 1995'te toplanan SHP-Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ortak kurultayında hükümet ortağı SHP'nin feshine ve CHP'ye katılmasına karar verildi. Haziran 1995'te, İstanbul Emniyet müdürü Necdet Menzir'in bir cenaze töreni sırasında yaptığı konuşmada üstü kapalı olarak İnsan Haklarından Sorumlu devlet bakanı CHP'li Algan Hacaloğlu'nu hedef alması hükümet ortakları arasında gerilime neden oldu. Çiller'in, CHP'nin Menzir'in görevden alınmasına yönelik taleplerini karşılıksız bırakması hükümetin sonunu getirdi. 5 Ekim 1995'te kurulan ve yalnızca Demokratik Sol Parti (DSP) ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) dışarından desteklediği Tansu Çiller başkanlığındaki DYP azınlık hükümeti TBMM'de güvenoyu alamadı. Başarısız güvenoylamasından sonra seçim kararı alınarak ülkeyi seçime götürecek DYP-CHP koalisyon hükümeti kuruldu.
24 Aralık 1995 genel seçimlerinde terörle mücadele ve laiklik konularını öne çıkaran bir propaganda faaliyeti yürüten DYP, Doğan Güreş,Hayri KozakçıoğluMehmet AğarNecdet Menzir ve Ünal Erkan gibi güvenlik bürokratlarının önplana çıktığı ve A Takımı olarak tanıtılan bir aday kadrosu oluşturdu. 1995 genel seçimlerinde aldığı yüzde 19.18 oy oranı ile üçüncü olan DYP 135 milletvekilliği kazandı. Seçimlerden sonra hiçbir partinin tek başına hükümet kurabilecek milletvekili sayısı olmadığı için başlatılan hükümet kurma faaliyetleri 1996 martında DYP ve ANAP arasında ANAYOL olarak adlandırlan hükümetin kurulmasıyla sonuçlandı. ANAYOL Hükümeti, 12 Mart 1996 tarihinde TBMM'deki oylamada güvenoylaması almasına rağmen, Refah Partisi, alınan güven oyunun Anayasa’nın öngördüğü çoğunluğun altında kaldığını ileri sürerek, oylamanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, Bakanlar Kurulu’nun güvenoyu almış sayılabilmesi için toplantıya katılan 544 üyenin yarısının bir fazlası olan 273 kabul oyu gerektiğini belirterek, söz konusu olan oylamanın iptaline karar verdi. Anayol Hükümeti bu karar üzerine görevi bırakmak zorunda kaldı, Başbakan Yılmaz, 6 Haziran 1996'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e istifasını sundu.
Yılmaz'ın istifasından hemen sonra başlatılan hükümet kurma çabaları, DYP ile Refah Partisi arasında kurulan REFAHYOLHükümeti'yle noktalandı. 28 Haziran'da güvenoyu alan Necmettin Erbakan başkanlığındaki hükümette Çiller de başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı oldu. Tansu Çiller'in 1995 seçimlerinden önce Refah Partisi aleyhindeki sözlerine rağmen onunla koalisyon kurması parti içinde çatlağa neden oldu. 21 Temmuz 1996'da yapılan ve Tansu Çiller'in tekrar genel başkanlığa seçildiği DYP 5. büyük kongresinde 1995 seçimleri öncesinde aday tayini ile başlanan parti içindeki Süleyman Demirel'e yakın isimler ile muhaliflerin tasfiye süreci parti yönetiminin belirlenmesinde de sürdü. Kasım 1996'da patlak veren Susurluk Skandalı özellikle hükümetin DYP kanadını etkiledi. "devlet, siyaset, mafya" üçgeninde yasadışı ilişkilerin ortaya çıkartılmasına yönelik kamuoyu talepleri "Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" ismi verilen sivil toplum eylemlerine dönüştü. Bu ortamda içişleri bakanı Mehmet Ağar görevinden istifa etti.
Refahyol Hükümeti döneminde yaşanan en büyük olaylardan biri de hiç şüphesiz, daha sonra 28 Şubat Süreci veya postmodern darbe olarak adlandırılacak olan 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısıydı. 28 Şubat Kararları olarak bilinen bu ve alınmasında MGK'nın askeri kanadının etkili olduğu söylenen bu kararlar Refahyol Hükümeti'nin çöküş sürecinin başlangıcı oldu. 28 Şubat Kararlarının ardından, başbakan Necmettin Erbakan koalisyon protokolü gereği başbakanlık görevinin Tansu Çiller'e verilmesi amacıyla 18 haziran 1997'de istifasını vermiş, ancak cumhurbaşkanı Süleymna Demirel hükümet ortakları arasındaki protokolü dikkate almayarak hükümeti kurma görevini ANAP lideri Mesut Yılmaz'a vermiştir. Yani bir diğer deyişle Postmodern Darbe olmuştur. Bu sürece postmodern darbe denmesinin sebebi ordu tamamiyle devlet işlerine el koymamış ancak bir bildirgeyle hükümeti istifaya zorlamıştır.
Bu olaylar sırasında Refahyol Hükümetinin kurulmasına karşı çıkan ve daha önce tasfiye edilmiş muhaliflerin DYP'den kopmasıyla Hüsamettin Cindoruk liderliğinde Demokrat Türkiye Partisi (DTP) kuruldu. ANAP-DSP-DTP koalisyonunun (ANASOL-D) kurulması ile DYP 5.5 yıl aradan sonra tekrar muhalefete geçmiştir. 18 Nisan 1999 genel seçimlerinde Doğru Yol Partisi seçim barajının çok az üstünde bir oranıyla % 12 oy ile TBMM'ye giren 5. parti oldu. DYP'nin 85 milletvekilliği çıkardığı seçimlerde genel başkan Çiller, aday olduğu İstanbul'da ancak CHP'nin seçim barajını aşamamasıyla TBMM'ye seçilebildi. 20 Kasım 1999'da yapılan 6. büyük kongrede ihraçlarla gücünü budadığı muhalefetin adayı Köksal Toptan'ı rahat biçimde yenerek tekrar genel başkan seçildi.[2]
Haziran 2001'de anamuhalefet partisi Fazilet Partisi'nin (FP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması ve Milli Görüş hareketinde meydana gelen bölünme DYP'yi anamuhalefet partisi durumuna getirdi. TBMM 21. Dönemi içinde partiler içindeki ayrışmalar DYP'yi milletvekili sayısı olarak 5. girdiği TBMM'de ikinci sıraya kadar taşıdı. Demokrat Türkiye Partisi ve Aydınlık Türkiye Partisi (ATP) adaylarının da DYP lisetelerinden aday olduğu 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde DYP açısında hüsran oldu; muhalefette olmasına rağmen oy kaybeden DYP, kıl payı denebilecek bir oranla baraj altında kalarak 16 yıl aradan sonra TBMM dışında kaldı. Çiller de bütün sorumluluğu üstlendiğini açıklayarak 7. büyük kongrede aday olmayacağını açıkladı. 6 genel başkan adayının katıldığı 14 Aralık 2002'de yapılan 7. büyük kongrenin birinci turunda oy kullanan 1109 delegenin 815'inin oyunu alan Mehmet Ağar, DYP'nin 6. genel başkanı oldu.[3]
Mehmet Ağar yönetimindeki DYP, girdiği ilk seçim olan 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde 2002'deki oy oranının çok az üstüne çıkabildi. 27 Nisan 2007'de yapılan ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) talebi sonucu iptal edilen cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu CHP ile birlikte boykot etti. Merkez sağda birlik için Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi'nin birleşmeleri yönündeki taleplerin yoğunlaşması sonucu, 5 Mayıs 2007 günü DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ve Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu iki partinin Demokrat Partiadı ile bütünleşmesi konusunda protokol imzaladılar. 27 Mayıs 2007 günkü kongrede partinin adı Demokrat Parti olarak değiştirilerek DYP kapatıldı. Bir gün sonra eski partililer tarafından Çetin Özaçıkgöz'ün Kurucu Başkanlığında Doğru Yol Partisi tekrar kuruldu.
Doğru Yol Partisi her ne kadar Demokrat Parti (DP) ve Adalet Partisi (AP)'nin siyasi mirasçısı olmuşsa da 12 Eylül Darbesi'nden sonra merkez sağ kulvarı Anavatan Partisi'yle (ANAP) paylaşmak zorunda kalmıştır. ANAP'ın kentli ve bilim yanlısı görünümüne oranla birköylü partisi imajına sahip olmuştur. Anavatan Partisi'nin daha liberal politikalarına karşı daha ulusalcı ve gelenekçi bir söylem kullanmıştır.
1990'lı yıllara kadar toplam seçmenin yaklaşık yarısını elinde bulunduran bu iki parti 1990'lardan itibaren tabanlarını hızla kaybetmeye başlamışlardır. Doğru Yol Partisi de bu erimeden payına düşeni almış, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren ağırlıklı olarak Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve 2000'li yıllarda kısmen Cumhuriyet Halk Partisi'ne daha küçük oranlarda ise Milli Görüş partilerine (2000'li yıllardaAdalet ve Kalkınma Partisi) karşı tabanını koruyamamıştır.

Genel başkan                 Görev başlangıcı    Görev bitişi
Ahmet Nusret Tuna        28 Haziran 1983    7 Temmuz 1983
Yıldırım Avcı                  11 Temmuz 1983  14 Mayıs 1985
Hüsamettin Cindoruk      14 Mayıs 1985      24 Eylül 1987
Süleyman Demirel           24 Eylül 1987        16 Mayıs 1993
Mehmet Gölhan (vek.)    16 Mayıs 1993      13 Haziran 1993
Tansu Çiller                    13 Haziran 1993    14 Aralık 2002
Mehmet Ağar                 14 Aralık 2002      27 Mayıs 2007

GELENEKTE 3. ADIM

GELENEKTE 3. ADIM
BÜYÜK TÜRKİYE PARTİSİ
Büyük Türkiye Partisi; 12 Eylül yönetimi (Milli Güvenlik Konseyi) tarafından kapatılan ve siyaset yapması yasaklanan "Tarihi ve kadim Demokrat Parti (GELENEK) çizgisinde yer alan bir siyasi parti idi!..
Varlığı 11 gün (20 - 31 Mayıs) süren BTP 20 Mayıs 1983'te kuruluş dilekçesini 12 eylül yönetimine vermişti. Partinin başına emekli orgeneral "ALİ FETHİ ESENER" getirilmiş, kuruluş çalışmalarını 12 Eylül'ün yasaklılarından Süleyman Demirel ile yakınlığı bilinen Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Gölhan, Necmettin Cevheri, Nahit Menteşe, Mustafa Nevruz Sınacı ve diğer bazı AP - DP yönetcileri yürütmüştü.
GENEL MERKEZ VE KURULUŞ BİLDİRİMİ
Bildirimin hemen ardından AP'nin yöneticilerinden eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ve 143 arkadaşı partiye katıldılar.

MGK, eski AP uzantısı olması gerekçesiyle, 79 nolu bildiriyle 16 Temmuz 1983'te partiyi kapattı. Demirel, Çağlayangil, Cindoruk ve Gölhan'ı gözaltına aldı, Zincirbozan'a sürgün etti.

DEMİR KIRAT DEDİKLERİ!....

DEMİR KIRAT DEDİKLERİ!....
AP., Adalet Partisi
Kuruluşta İlk Amblem:

Adalet Partisi (AP), 1961-1980 yılları arasında yaşamını sürdürmüş ve ülkenin en büyük iki siyasi partisinden biri olmuş merkez sağ ve liberal görüşlü Türk siyasi partisidir.
1965-1971 yılları arasında tek başına, 1970'li yılların büyük bölümünde ise koalisyonlarda ülke yönetiminde söz sahibi olmuş olan parti 12 Eylül sonrasında 1980 yılında diğer siyasi partilerle birlikte kapatıldı.
Süleyman Demirel başkan olduktan sonra logo!...
Adalet Partisi, Parti içinde birçok eski DP'li politikacı bulunmaktaydı.
AP özellikle idamların ardından oluşan toplumsal tepkiyi iyi bir şekilde değerlendirdi. Bu Demokrat Parti seçmen tabanının büyük bir kısmının AP'yi tutmasını sağladı.
Adalet Partisi Türk siyasal hayatında asıl çıkışını ise 1964'te Süleyman Demirel'in genel başkan seçilmesiyle yapmıştır. Siyasi yelpazede merkez sağda bulunan Adalet Partisi; piyasa ekonomisini benimsemiş, kalkınmacılığı ve büyümeyi hedef almıştı.
Toplumsal ilişkilerde dinsel öğe ve yapıları kollamakla birlikte temelde laik bir partiydi. Muhafazakar ve liberal çevrelerin merkezine oturabilmişti. Ancak bu 1970'teki bölünmeyle son buldu ve İslamcı ve liberal kanat partiden koptu. Buna rağmen Adalet Partisi'nin hem kırsal hem de kentsel alanlarda etkinliği sürmüştür.
(Vikipedi, özgür ansiklopedi Git ve: kullan, ara)
Adalet Partisi AP amblemi Bilgi Kuruluş tarihi 11 Şubat 1961
Kapanış tarihi 16 Ekim 1980 Kurucusu Ragıp Gümüşpala İdeoloji Merkez Sağ Liberal Muhafazakar Eski genel başkanları Ragıp Gümüşpala Süleyman Demirel Yeraldığı hükûmetler VIII. İnönü Hükümeti (AP-CHP koalisyonu) Ürgüplü hükümeti I. Demirel hükümeti II. Demirel hükümeti III. Demirel hükümeti IV. Demirel hükümeti (I. Milliyetçi Cephe) V. Demirel hükümeti (II. Milliyetçi Cephe) VI. Demirel hükümeti (Kerhen Milliyetçi Cephe) Önceli Demokrat Parti (1946) Ardılı Doğru Yol Partisi Adalet Partisi (AP), 1961-1980 yılları arasında yaşamını sürdürmüş ve ülkenin en büyük iki siyasi partisinden biri olmuş merkez sağ ve liberal görüşlü Türk siyasi partisidir.
1965-1971 yılları arasında tek başına, 1970'li yılların büyük bölümünde ise koalisyonlarda ülke yönetiminde söz sahibi olmuş olan parti 12 Eylül sonrasında 1980 yılında diğer siyasi partilerle birlikte kapatıldı. Adalet Partisi, Parti içinde birçok eski DP'li politikacı bulunmaktaydı. AP özellikle idamların ardından oluşan toplumsal tepkiyi iyi bir şekilde değerlendirdi. Bu Demokrat Parti seçmen tabanının büyük bir kısmının AP'yi tutmasını sağladı. Adalet Partisi Türk siyasal hayatında asıl çıkışını ise 1964'te Süleyman Demirel'in genel başkan seçilmesiyle yapmıştır. Siyasi yelpazede merkez sağda bulunan Adalet Partisi; piyasa ekonomisini benimsemiş, kalkınmacılığı ve büyümeyi hedef almıştı. Toplumsal ilişkilerde dinsel öğe ve yapıları kollamakla birlikte temelde laik bir partiydi.
Muhafazakar ve liberal çevrelerin merkezine oturabilmişti.
Ancak bu 1970'teki bölünmeyle son buldu ve İslamcı ve liberal kanat partiden koptu.
Buna rağmen Adalet Partisi'nin hem kırsal hem de kentsel alanlarda etkinliği sürmüştür. Tarihçe: AP'nin "kırat"tan önceki amblemi 27 Mayıs Darbesi'ni yapan Türk Silahlı Kuvvetleri; Demokrat Parti'nin birçok yönetici ve milletvekilini Yassıada'da toplamış, partiyi kapatmış, 16 Eylül 1961'de Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu'yu ve 17 Eylül 1961'de ise Adnan Menderes'i idam ettirmişti.
Adalet Partisi, kapatılan Demokrat Parti'nin (DP) ardılı olarak, böyle bir ortamda siyaset sahnesine çıktı.
Tahsin Demiray, Ethem Menemencioğlu, Mehmet Yorgancıoğlu, Muhtar Yazır, Necmi Ökten, Cevdet Perin, Emin Açar ve Kamuran Evliyaoğlu gibi Demokrat Parti'nin bazı eski üyeleri ile 27 Mayısçılarla görüş ayrılığına düşen emekli orgeneral Ragıp Gümüşpala ve Şinasi Osma, Halit Ağca ve Dr. İhsan Önal gibi çeşitli kişiler, 11 Şubat 1961'de bir dilekçe vererek Adalet Partisi'ni kurdular.
Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından siyasi partilerin "demokrat" adını kullanması yasaklandığından, partiye Adalet Partisi adı verildi.
AP, kurulduğu yıl içerisinde 61 ilde teşkilatını tamamlayıp 15 Ekim 1961 seçimlerine katıldı ve %34,8 oy toplayarak 450 üyeli TBMM'de 158 milletvekilliği, 150 üyeli Cumhuriyet Senatosu'nda ise 70 senatörlük aldı.
Seçim sonuçları neticesinde, birinci parti olarak çıkan Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı İsmet İnönü liderliğinde Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümeti olan CHP-AP koalisyonu kuruldu. 24 Mart 1963'de Celâl Bayar hapisten çıkınca eylemciler Celâl Bayar'ın evini, Adalet Partisi genel merkezini, Son Havadis ve Yeni İstanbul gazetelerinin Ankara bürolarını taşladılar.
AP genel başkanı Ragıp Gümüşpala'nın 6 Haziran 1964'deki vefatının ardından geçici genel başkan Saadettin Bilgiç, 27-29 Kasım 1964 tarihlerinde düzenlenen büyük kongrede görevini Süleyman Demirel'e devretti. Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi 1965'te İsmet İnönü başbakanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi hükümetini düşürdü.
Henüz milletvekili olmayan Demirel 1965 seçimlerinde Adalet Partisi'ni birinci parti yaptı ve meclise oyların %52,9'u olan 4.921.236 oyla 240 milletvekili seçtirdi. Senatoya ise Adalet Partisi'nden 97 senatör seçildi. Bu sonuçlarla I. Demirel hükümeti kuruldu. 1969'da partinin oy oranı düştüyse de 1965 seçimlerinde geçerli olan Milli Bakiye Sistemi yerini d'Hont Sistemi'ne bıraktığından Adalet Partisi'nin milletvekili sayısı arttı.
Böylece Adalet Partisi 1969 seçimlerinde oyların %46,5'ini almasına rağmen parlamentoya 256 milletvekili soktu. 1970 yılının Şubat ayı bütçe görüşmelerinde, partili bazı milletvekilleri ve senatörler bütçeye ret oyu vererek II. Demirel hükumetini düşürdüler.
DEMOKRATİK PARTİ OLAYI
Bunlardan 41 kişi partiden ayrılarak, Ferruh Bozbeyli başkanlığında Demokratik Parti'yi kurdular. '60'lı yılların sonuna yaklaşılırken tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sağ-sol çatışmaları, öğrenci hareketleri, işçi mitingleri ve Amerikan aleyhtarlığı artmıştı. Kısa bir süre sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart 1971 muhtırasıyla Süleyman Demirel'i başbakanlıktan uzaklaştırdı ve Adalet Partisi'ni iktidardan düşürdü.
Adalet Partisi'nin yükselişi 14 Ekim 1973 seçimlerinde durdu.
Bu seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti olarak 185 milletvekili çıkarırken; AP'nin oy oranı %29,76'ya, milletvekili sayısı 149'a, senatör sayısı da 22'ye indi.
Bu düşüşün nedenleri, Cumhuriyet Halk Partisi'nin yükselişi olduğu kadar, Adalet Partisi'nden kopan Demokratik Parti ve Milli Selamet Partisi gibi küçük partilerin sağ oyları bölmesi idi. Seçimlerin ardından Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi koalisyonu kuruldu, Kıbrıs davasıyla bu hükümet itibar topladı, ancak Bülent Ecevit erken seçime gitmek üzere ayrılınca hükümeti kurma görevi Adalet Partisi'ne kaldı.
Adalet Partisi yanına Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'ni alarak Milliyetçi Cephe'yi oluşturdu. 1975-1977 yılları Milliyetçi Cephe ile geçti. 1977 erken seçimleri de siyasal görünümü değiştirmedi. Kimse tek başına iktidar olamadı. Cumhuriyet Halk Partisi azınlık hükümeti kuruldu. Güvenoyu alamayınca, Adalet Partisi II. Milliyetçi Cephe'yi kurdu. Ancak 1977 sonunda hükümet gensoruyla düşürüldü. Siyaset istikrarsızlığı, terör, dış baskılar, iktisadi gerileme ve hayat pahalılığı son haddindeydi. 1979 sonunda Adalet Partisi eski ortakların parlamento desteğiyle azınlık hükümeti kurmuşken 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle perde kapandı.
DEMOKRAT PARTİ’NİN MİRASÇISI
Adalet Partisi, Demokrat Parti'nin mirasçısı olduğunu her zaman vurguladı, hatta ilk seçimlerde eski Demokrat Parti'lileri partiye aday gösterdi. Muhafazakar bir partiydi, sağa kaymış, aşırı akımları desteklediği için liberallerce eleştirilmiş ve ikiye bölünmüştü. Partiye önceleri oy veren tarikat ve tekkeler sonradan Milli Selamet Partisi'ne yönelmişti. Partiyi yıpratan Milliyetçi Cephe dönemi olmuştu. Milliyetçi Cephe Adalet Partisi-Milli Selamet Partisi-Milliyetçi Hareket Partisi ittifakıydı ve bir askeri darbeyi daha hazırlamıştı. 12 Eylül darbesi geldi ve hepsi kapandı.19 Hariran 1992 yılında Kabul edilen 3821 sayılı Kanun ile; daha önce kapatılmış olan Siyasi Partilerin, aynı ad, rumuz, amblem, rozet ve benzeri işaretleri kullanarak yeniden açılmasına müsaade edildi.
Bunun üzerine ADALET PARTİSİ (AP) Büyük Kongresi 19 Aralık 1992 tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonunda toplandı.Bu Kongre Partinin son genel Başkanı Süleyman Demirel ile 1965 den beri onun en büyük rakibi Genel Başkan Yardımcısı Teşkilat Başkanı Saadettin Bilgiç arasındaki rekabetin son raunduna sahne olmuştur.
Dr.Sadettin Bilgiç,Eski Bolu Milletvekili Müfit Bayraktar öncülüğündeki bir gurup eski AP milletvekili Adalet Partisinin Kimliğinin devam ettirilmesi yolunda bir cepheyi Doğruyol Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman DEMİREL'e karşı açmış ve Katılan delegelerin ezici bir çoğunluğunun kararı ile Adalet Partisi Mevcut bulunan ve İktidarı elinde bulunduran Doğruyol Partisine katılma kararı alarak tüm mal varlığı borç ve alacakları ile DYP ye katılmıştır.
Kongrede Hararetli tartışmalara sebep siyasi kimliğin devam ettirilmemesi kararı Süleyman Demirel'in ezici çoğunluktaki Delege desteğini de arkasına alarak parti içi muhalefetin 1965 den beri lideri olan Koca Reis lakaplı Dr. Saadettin BİLGİÇ'i 1965 de vurduğu genel Başkanlık yumruğundan sonra, son indirici yumruğu da vurarak siyasi tarihe gömdüğü bir kongre olmuştur.
Geleneksel olarak aynı partinin devamı olan Büyük Türkiye Partisi askerlerce kapatıldıktan sonra kurulan Doğru Yol Partisi aynı çizgiyi izledi.
19 Haziran 1992 yılında kabul edilen 3821 sayılı Kanun ile; daha önce kapatılmış olan Siyasi Partilerin, aynı ad, rumuz, amblem, rozet ve benzeri işaretleri kullanarak yeniden açılmasına müsaade edildi.
Bunun üzerine Adalet Partisi (AP) Büyük Kongresi 19 Aralık 1992 tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonunda toplandı ve bu kongrede; Katılan delegelerin ezici bir çoğunluğunun kararı ile Adalet Partisi Mevcut bulunan Doğruyol Partisi'ne katılma kararı alarak tüm mal varlığı borç ve alacakları ile DYP ye katıldı.
Bu suretle Selanik Sokak'ta bulunan 5 katlı AP genel merkez binası ve meşhur Celal Bayar köşkü de dahil olmak üzere birçok mal Doğru Yol Partisinin oldu.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

DEMOKRAT PARTİ VE KAYSERİ


Altı bin yıllık tarihi bulunan Kayseri,  birçok medeniyete beşiklik etmiştir. Selçuklular döneminden başlamak üzere, Beylikler, Osmanlıve nihayet Cumhuriyet döneminde de Kayseri, zeki ve çalışkan insanları ile gözde şehirlerden biri olmuştur.
Milli Mücadele yıllarında Atatürk ve silah arkadaşlarına maddi ve manevi her türlü desteği veren Kayseri, modern manada gelişme ve kalkınmasını da Cumhuriyetle birlikte başlatmıştır. Tıpkı Anadolu gibi... Cumhuriyetin  ilk yıllarında Atatürk’ün sevgisi ve ilgisine mazhar olan Kayseri’de kurulan Tayyare Fabrikası  ile Sümer Bez Fabrikası bir süre sonra özel sektörün peş peşe büyük işletmeler kurmasına vesile olacaktır. Atatürk’ün aramızdan ayrılmasından sonraİsmet Paşa döneminde ise ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve 2. Dünya Savaşının neden olduğu olumsuzluklar Kayseri’nin  Atatürk’le başlayan kalkınmasını adeta durdurmuştur.
Kayseri, demokratik ve sınai manada kalkınma hamlesini 14 Mayıs 1950’den itibaren yeniden başlatmıştır.
Türkiye’nin çok partili döneme geçtiği 1946 yılından itibaren Kayserililer,  Demokrat Parti’yi kuran Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ve arkadaşlarına yoğun destek verdiler. Partinin kuruluşu ile birlikte Kayseri’de teşkilatlanması da kısa sürede gerçekleşti. DP’nin kurucularından Refik Koraltan 20 Haziran 1946 tarihinde Kayseri’ye gelerek bazı isimlerle görüşme yaptı. Koraltan’ın Celal Bayar’a verdiği rapor üzerine 23 Haziran 1946 tarihinde DP Kayseri Müteşebbis Heyeti teşekkül etti. Bu heyet daha sonra arasından Ali Rıza Kılıçkale’yi ilk il başkanı olarak görevlendirdi. Kayseri’nin efsane Belediye Başkanı Osman Kavuncu da çıkarttığı “Doğruyol Gazetesi” ile hem CHP’nin uygulamalarını eleştiriyor, hem de yeni kurulan DP’nin Merkez İlçe Başkanlığı  görevini yürütüyordu. Kavuncu’nun “Doğruyol Gazetesi” DP’nin adeta resmi yayın organı idi.
14 Mayıs 1950 hem Türk Siyasi Tarihi, hem de Kayseri Tarihi açısından anlamlı ve önemli bir gündür. Çok partili demokrasiye geçişimizin ve halkın hür iradesinin iktidara yansımasının yıldönümüdür. CHP iktidarı döneminde “açık oy, gizli tasnif”leyapılan seçimler, bu dönemle birlikte “gizli oy, açık tasnif”lekatılımcı demokrasinin gereği olarak uygulamaya konulmuştur.
14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan seçimlerde Kayseri’den Suat Hayri Ürgüplü, İsmail Berkok, Emin Develioğlu, Ali Rıza Kılıçkale, İbrahim Kirazoğlu, Mehmet Özdemir, Yusuf Ziya Turgut, Fikri Apaydın ve Kamil Gündeş milletvekili olarak TBMM’ye girdiler.
Bu tarihten sonra Kayseri’nin yüzü güldü. “Yeter Söz Milletindir” diyerek iktidara gelen Demokrat Parti Türkiye’yi ve Kayseri’yi, hem belediye hizmetleri hem de hükümet çalışmaları ile imar etmeye başladı. Kayseri şehir merkezinde 1950’de  65 bin 448olan nüfus, 1960’ta 102 bin 596’ya ulaştı. 1950 yılında 403 bin 861olan il nüfusunun  % 25.25’i şehir merkezinde % 74.75’i  ise  kırsal alanda yaşarken 1960’da il nüfusu 480 bin 387’ye ulaştı. Şehirdeki nüfus oranı % 35.59’a, kırsal alandaki oran ise % 66.42’e düştü. Bu da gösteriyor ki DP iktidarı ile birlikte şehir merkezinde müthiş bir imar hareketi ve şehircilik hamlesi başlatıldı. Keza aynı şekilde Adalet Partisi’nin iktidarda bulunduğu 1965-1971 yılları ile 1975-1980 arasındaki üç yıllık sürede Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde Kayseri, yıllardır çözüm bekleyen yatırımlarının önemli bir bölümünün temelini atmış, bir kısmını ise hizmete sunmuştur.

SANAYİ

Demokrat Partinin iktidara gelmesi ve müteşebbisin önünü açması ile birlikte bir yandan devlet, diğer yandan da özel sektör yatırımları Kayseri’de boy göstermeye başlamıştır.
Kayseri’de sanayiin temelini oluşturan Tayyare ve Sümer Bez Fabrikalarından sonra DP iktidarı ile birlikte büyük oranda faaliyet gösteren Birlik Mensucat Fabrikası 1954, Şeker Fabrikası veSarıyıldız Un Fabrikası 1955, Orta Anadolu Mensucat Fabrikası ise 1956 yılında işletmeye girmiştir.
1950-60 yılları arasında döküm tekniğinin hayli geliştiği Kayseri’de  basınçlı tencere üreten dökümhaneler çoğalmıştır. Demokrat Partinin iktidarda bulunduğu on yıllık süre zarfında Kayseri’de faaliyet gösteren 42 işletmeden üçü kamuya aittir. Bunlar: Tayyare Fabrikası, Sümer Bez Fabrikası ve Menderes’in temelini atıp kurdelesini kestiği Şeker Fabrikasıdır.
Özel sektöre ait 39 fabrikadan 15’i gıda, 14’ü dokuma, 7’si metal eşya ve makine, 2’si matbaacılık, biri de kauçuk üretimi konusunda faaliyet gösteriyordu. Bu fabrikaların yapılmasında DP iktidarı müteşebbislere kredi dahil her konuda yardımcı olmuştur.
Bugün Türkiye’nin en gelişmiş Organize Sanayi Bölgelerinden biri olan Kayseri 1.OSB Adalet Partisi’nin, yani Demirel’in iktidarı döneminde 8 milyon M2’lik bir alana kurulmuştur. Bugün sayıları 600’e yaklaşan fabrikaların kuruluşunun yolu Demirel hükümetleri döneminde açılmıştır.
Aynı şekilde  bugün altyapı çalışmaları tamamlanma aşamasına gelen İncesu Organize Sanayi Bölgesi de DYP iktidarı döneminde Tansu Çiller’in başbakanlığında onay almış ve kurulmuştur.
Özetle Kayseri’de sanayileşme hamlesi Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisinin iktidarı döneminde çok büyük gelişmeler kat etmiştir.

TARIM

Demokrat Parti iktidarında köylünün, çiftçinin yüzü
gülmüştür. Özellikle Kayseri Şeker Fabrikasının 1955 yılında üretime geçmesi ile birlikte pancar ekim alanları artmış,  fabrika  köylüyü pancar ekmeye teşvik etmek için kredi vermiştir.
1967 yılında Demirel Hükümeti döneminde Yeşilhisar Akköy, 1968’de de Bünyan Sarımsaklı Barajları hizmete sokularak sulu tarıma geçilmesinde büyük katkı sağlamıştır. Yine bu süreçte yüzlerce km.lik su kanalları yapılarak çiftçinin üretimi kat kat artırılmıştır.
Kayseri’nin aradan geçen yaklaşık 30 yıllık zamana
rağmen hala tamamlanamayan Develi Projesinin birinci merhalesini oluşturan  Akköy ve Ağcaşar Barajları, Demirel hükümetleri döneminde  ya tamamlanmış, ya da büyük mesafe kat etmiştir. Aradan geçen 25 yıla rağmen Develi 2.Merhale Projesi bitirilememiştir.  Haklı olarak “Barajlar Kralı” unvanını alan Süleyman Demirel il genelinde çok sayıda sulama göletinin yapımının yanı sıra geçtiğimiz yıl tamamlanan Bahçelik Barajı ile halen inşaatı devam edenSarıoğlan Barajı konusunda da başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak büyük destek sağlamıştır. Aynı şekilde Yamula Barajının başlamasında  Çiller Hükümetlerinin katkısı  mevcuttur. DP-AP ve DYP iktidarları döneminde köylüye yapılan yardım ve yatırımlarla tarımda üretim % 40’ın üzerinde artırılmıştır.
DP’nin iktidara geldiği 1950 yılında Kayseri’de traktör sayısı yalnızca 44 idi. Bu beş yıllık sürede yani 1955 yılında 449’a çıkartılmıştır. Yani DP’nin iktidarda olduğu ilk beş yılda traktör sayısı yüzde binden fazla artış göstermiştir. Bu da tarımda modernizasyonun DP, AP ve DYP iktidarı ile gerçekleştirildiğinin küçük bir göstergesidir. Bugün ise il genelindeki traktör sayısı 12 binin üzerindedir. Sadece traktör değil, diğer tarım makineleri konusunda da Türkiye’nin kalkınmasına sevdalı bu misyonun partilerinin iktidarı döneminde çiftçiye çok büyük destek verilmiştir.

HAYVANCILIK

Tarım sektörünün makineleşmesi ve sulu tarıma geçilmesi ile birlikte tarımsal üretimde yaşanan artış, hayvancılığında gelişmesine büyük katkı vermiştir. DP iktidarı döneminde açılan Şeker Fabrikası ile AP Hükümetlerinin 1965-1971 yıllarında hizmete sunduğu yem fabrikaları hayvancılığın gelişmesini sağlamıştır.
Hayvancılığın 1950’den önce ilin toplam tarımsal
üretimindeki payı % 15’lerde iken 1950-60 arasında bu rakam % 40’a çıkartılmış, AP’nin iktidarda bulunduğu 1965-70 yıllarında ise % 45’e ulaşmıştır.
Hayvan sayısı itibariyle Türkiye’nin gelişmesine
paralel olarak kırsal alana her türlü destek sağlanmıştır. Hayvan sayısı konusunda bir örnek verecek olursak 1950’de 158 bin olan kıl keçisi sayısı 1960’da 208 bine ulaşırken daha sonraki yıllarda hayvancılığa gerekli ilgi gösterilmemesi nedeniyle bu oran düşmüştür. Özellikle pastırma ve sucuk imalatı ile süt ve süt ürünleri üretimi ise AP ve DYP Hükümetleri döneminde sağlanan destek ve açılan çok sayıdaki küçük işletme ile 1950 öncesine oranla % 300 artış
kaydetmiştir.

TURİZM

Türkiye’nin dışa açılımı ve tanıtımı DP iktidarı ile başlamış, özellikle Demirel hükümetleri döneminde ise turizm değerlerimiz ciddi organizasyonlarla tanıtılmıştır. Bugün durum itibariyle özelleştirilmesi gereken ancak yıllardır özelleştirilemeyen Erciyes’teki tesislerin önemli bir bölümü AP iktidar? döneminde hizmete sunulmuştur.
Kayseri’nin önemli turizm değerlerinden biri olan Aladağlar, Çiller Hükümeti döneminde “milli park” ilan edilmiştir. Sultan Sazlığı Tabiatı Koruma Alanı yine aynı dönemde“1.Derecede Doğal Sit Alanı” olarak ilan edilmiştir.

ULAŞIM VE HABERLEŞME

Tarihi İpek Yolu üzerinde kurulan ve binlerce yıl önce dünyanın önemli ticaret merkezlerinden biri olan Kayseri’de ulaşımın yeri ayrıdır. Osmanlı döneminden başlayarak Cumhuriyetin ilk yıllarında demiryolu ağı ile bağlanan Kayseri özellikle DP iktidarı ile birlikte karayolu konusunda da  adeta çağ atlamıştır.
İlde yaklaşık 5 bin Km olan karayolu ağının % 70’lik kısmı DP, AP ve DYP Hükümetleri döneminde açılmıştır. Demokrat Parti iktidarı döneminde demiryollarının özellikle yük taşıma konusu iyileştirilmiştir.1950 öncesinde  ortalama 20 bin tonu dahi bulmayan  demiryolu yük taşımacılığı 1954 yılında  giden 60 bin ton gelen ise 125 bin tonu bulmuştur. Gelen her yük sanayi ve ticaretin gelişmesine katkı sağlamıştır.
Şehir içerisindeki çevreyolu 1957 yılında tamamlanarak hizmete sokulmuştur.
Türk Hava Yolları, Kayseri İstasyon Müdürlüğü 1957 yılında kurularak hizmete girmiştir.
Kayseri’nin bugün en büyük sorunlarından biri havaalanının yetersizliğidir. Mevcut Kayseri Havaalanı Çiller Hükümeti döneminde 1995 yılında 22336 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kararla uluslar arası statüye taşınmıştır. Bu statü gereğince bugün yurtdışından charter seferleri düzenlenebilmekte, binlerce gurbetçimiz çilesiz yurduna gelip gitmektedir.
Türkiye’nin dört bir baştan telefon direkleri ile donatılması noktasında özellikle AP iktidarları döneminde önemli başarılar sağlanmıştır.  İlk otomatik telefon santrali 500’lük olarak 1953 yılında kurulmuştur. 1977 yılında Demirel Hükümeti döneminde Kayseri’de  yaklaşık 8 bine ulaştırılan abone sayısı daha sonraki hükümetler döneminde artırılmıştır.
Elektrik hizmetleri özellikle şehir merkezi ve çevresinde Demokrat Parti döneminde yoğunlaşırken, kırsal alanda ise 1965-70 yılları ve 1975-80 sonrasında köylerin % 80’ine yayılmış, 1983 itibarıyla Kayseri’de elektriksiz köy kalmamıştır.
SAĞLIK
Dünyanın ilk Tıp Fakültesine sahip olan Kayseri’de sadece Kayseri Devlet Hastanesi 1943 yılında yapılmasına rağmen, hekim ve teçhizat yönünden donanımı 1950 DP iktidarından sonradır.Göğüs Hastalıkları Hastanesi 1950, Verem Dispanseri 1953, Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanseri 1958, Ana Çocuk Sağlığı Merkezi 1958, SSK Hastanesi Develi Devlet Hastanesi ile İncesu, Yeşilhisar, Yahyalı, Tomarza, Bünyan, Pınarbaşı, Sarız, Felahiye Merkezleri ile Develi Verem Savaş Dispanseri Ana Çocuk Sağlığı Şubesi 1950-1972 yılları arasında yani ağırlıklı olarak 15 yılı DP ve AP iktidarlarının hüküm sürdüğü yıllarda gelen sağlık hizmetleri arasındadır. Aynı sürede ildeki yatak sayısı bin 330 iken özel sektöre ait 105 yataklı dört hastane mevcuttu.
Bunların tamamı DP misyonunun  vatandaşa en iyi sağlık hizmeti anlayışının sonucudur.
EĞİTİM
Cumhuriyet 8 yaşında iken ilde okur-yazar oranı % 12.8 idi,1954 yılında DP’nin ilk iktidarı sonucunda bu oran % 70’e yaklaşmıştır. Aynı yılda 106 okulda 667 öğretmen 38 bin öğrenciye eğitim vermektedir. Kayseri İmam Hatip Okulu ilk kez DP iktidarı döneminde 1951 yılında eğitim-öğretime açılmıştır. DP iktidarında açılan ilkokul, ortaokul ve genel liselerin yanı sıra  teknik eğitime özel önem  verilmiş, 1955’te var olan bir genel, 2 erkek teknik öğretim okulu bir kız teknik öğretim okulu bir ticaret lisesi bu misyonun ürünüdür. DP ve AP iktidarları döneminde okulsuz köy olmaması öncelikli hedef olarak alınmış, bu yönde çalışma yapılmıştır.
Erciyes Üniversitesi halen 30’a varan fakülte, yüksek okul, enstitü ve araştırma merkezi, 28 bin öğrencisi, 2 binin üzerinde öğretim elamanı İle Türkiye’nin hızla büyüyen üniversitelerinden biridir.
Erciyes Üniversitesinin nüvesi  AP’nin iktidarda bulunduğu 1969 yılında Demirel’in talimatı ile Hacettepe  Üniversitesine bağlıGehver Nesibe Tıp Fakültesinin Kayseri’de kurulması ile atılmıştır. Yine Demirel Hükümeti döneminde aynı üniversiteye bağlı olarak  Kayseri’ye bir İşletme Fakültesi’nin daha kurulmasını sağlanmıştır. Bu iki fakülteye ilave olarak Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nün de katılması ile devrin Kayseri Milletvekillerinin verdiği önerge çerçevesinde 1978’de Kayseri Üniversitesi kuruldu. Bu üniversitenin adı daha sonra Erciyes Üniversitesine dönüştürüldü. Erciyes Üniversitesinin arsası Adalet Partili Belediye Başkanı Mehmet Çalıkdöneminde ücretsiz olarak üniversiteye tahsis edilmiştir.
Erciyes Üniversitesi bir dünya üniversitesi olma yolunda özellikle 1992’den sonra çok büyük gelişmeler kat etmiş, Kayserili hayırseverler 60 milyon doların üzerinde yardımla üniversite kampusu içerisinde onlarca bina ve tesis yaptırmıştır. Bu hizmetler devrin rektörlerinin girişimi ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in himayesinde gerçekleşmiştir.

AÇILAN DİĞER ÜNİTELER

Türkiye Yardımseverler Şubesi (1952), Sümer Tıbbi Müstahsarat Laboratuarı (1952), Kayseri Tabib Odası (1953), Sümerbank ve Emlak Kredi Ortaklığı (1953),  Tomarza’nın ilçe olması (1953),  Şekerbank ve Halkbank Kayseri Şubelerinin açılışı (1954),  Yahyalı’nın ilçe oluşu (1954), İşçi Kredi Bankasının açılışı (1954), Kayseri Türk Kültür Derneğinin Kuruluşu (1954),  İş ve İşçi Bulma Kurumu Kayseri Şubesi’nin açılışı (1954), Felahiye’nin ilçe oluşu (1957) Sarıoğlan’ın ilçe oluşu (1960)... Bunlar DP döneminde yapılan hizmetlerin sadece bir bölümüdür.
AP’nin iktidarı döneminde ise Özel İdare Binasının yaptırılması (1965), Ticaret Borsasının kurulması (1965), Yüksek İslam Enstitüsünün açılışı (1965), Şehir Tiyatrosunun açılışı (1966),Kayseri Sanayi Odasının kuruluşu (1966), Kayserispor’un kuruluşu (1966), Çocuk Bakım Yurdunun açılışı (1967), Kayseri Anadolu Fuarının açılışı (1967), Merkez Bankası Kayseri Şubesi’nin Açılışı (1968), Kayseri Yem Sanayii’nin Kurulması (1968), Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Kayseri Şubesi’nin Kuruluşu (1968),Kızılay binasının açılışı (1968).