BABA OCAĞI HAKKINDA
7 Ocak 1946'da kurulan ve dört yıl sonra yapılan seçimlerde
(14 Mayıs 1950'de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren, Türkiye
Cumhuriyeti'nde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan Türk siyasi
partisidir. Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca
(1950-1960) iktidar olmuştur. Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi
ile iktidardan düşürülmüş ve 29 Eylül 1960'ta kapatılmıştır. Demokrat Partinin
kısa adı "DP"dir.
Demokrat Parti'nin kökenleri:
Demokrat Parti'nin kökenleri, 1902 yılında yapılan Jön
Türkler kongresine kadar uzanır. Bu kongrede Jön Türkler, merkezi otoritenin
güçlü olmasını savunanlar ile liberal bir yönetim biçimini savunanlar şeklinde
ikiye ayrılmıştı. Birinci grup Ahmet Rıza liderliğinde İttihat ve Terakki adını
aldı. İkinci grup Prens Sabahattin çevresinde toplandı ve Osmanlı Ahrar
Fırkasını oluşturdu. İttihat ve Terakki anlayışı I. Dünya Savaşı ve ardından
başlayan Kurtuluş Savaşı yıllarında TBMM'de Birinci Grup ve sonradan Halk
Fırkası'nı en sonunda da Cumhuriyet Halk Partisi'ni ortaya çıkardı. İkinci
Grup, Ahrar, Hürriyet ve İtilaf ile cumhuriyetin ilanı sonrası Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası adlarıyla partileşti. İşte
1946'da kurulan Demokrat Parti bu İkinci Gruptan nüvelenmiş ve sonunda
doğmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası,
henüz cumhuriyet devrimlerinin tam oturmadığı aşamalarda ortaya çıktığı için,
demokratik hayatın birer parçası olamadılar ve tarih sayfalarındaki yerlerini
aldılar.
Demokrat Parti'nin kuruluşu:
1929 bunalımı ve II. Dünya Savaşı arası geçen yıllarda,
dünyada Faşizm ve otoriter yönetimler güçlenmekteydi. 1924 ve 1930'da iki defa
çok partili demokratik yaşama geçmeyi deneyen Türkiye, bunda başarısız olunca,
özellikle 1930'dan sonra iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Partisi
devlet ile özdeşleşmeye başladı. Parti ilkeleri (1937), anayasaya girince de bu
süreç doruk noktaya ulaştı. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Atatürk 1938'de
hayatını kaybedince yerine seçilen İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı başlayınca
(1939), eski devrin küskünlerini de etrafında toplayarak ülkede, savaş
günlerinin yıkıcılığı yanında bir çok başlılığın çıkmasına engel oldu, bunda
başarılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Savaşın özellikle ekonomiyi kötü yönde
etkilemesi, büyük kentlerde karaborsacılığın ortaya çıkması, sermayenin belirli
ellerde toplanmasını kolaylaştırdı ve bu, bir Kent Burjuvazisi oluşturdu.
Kırsalda, genç nüfüsun silah altına alınması küçük ve orta büyüklükteki
çiftçinin üretimini düşürdü. Büyük toprak sahipleri arzı kendileri kontrol
etmeye başladı. Artan talep karşısında arzdaki daralma enflasyonu ve hayat
pahalılığını arttırdı. İktidarın önlem olarak düşündüğü çözümlerden ilki Varlık
Vergisi oldu. Devlet tarafından salınan ağır vergileri ödeyemeyen bütün
işadamları Aşkale'ye gönderilerek orada taş kırmak gibi işlerde amele olarak
kullanıldı. Keyfi uygulamalara sebep olan bu vergi kent burjuvazisini iktidara
cephe almaya itti. Diğer önlem ise Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu idi. Bu
kanunla büyük toprak sahiplerinin toprakları bölünerek, küçük çiftçiye destek
sağlamak hedefleniyordu. Ancak bu, Devletin Türkiye'deki bütün arazilerin zaten
%70'ten fazlasına sahip olduğunu bilen toprak sahiplerini muhalefet saflarına
kanalize etti. İsmet İnönü'nün devletçilik uygulamaları sonucu oluşan ekonomik
darboğaz zaten toplumu da aynı yöne iletmiş durumdaydı. II. Dünya Savaşı 1945
de demokrasilerin zaferi ile son bulduğunda Türkiye bu durumda idi. Aynı
zamanda savaşın sonlarına doğru ülkede özellikle basın ve aydın çevrelerde,
demokrasi arzusu artık yüksek sesle dillendirilir olmuştu.
Bir yandan da 2.
Dünya Savaşının galiplerinden olan Sovyetler Birliği'nin lideri Stalin,
Türkiye'den Kars, Ardahan ve Artvin'i istiyordu. Sovyetlere karşı Amerika ve
İngiltere'ye yaklaşan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 Mayıs 1945 günü yaptığı
konuşmada bu arzuya yeşil ışık yaktı. Zaten TBMM içinde muhalefet 1945 bütçe
görüşmelerinde su yüzüne çıkmıştı. Atatürk'ün son başbakanı Celâl Bayar, Adnan
Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak bütçeye red
oyu verdiler. Asıl kırılma Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşülürken ortaya
çıktı. Tasarının 17. ve 21. maddeleri tartışılırken Celâl Bayar, Adnan
Menderes, Refik Koraltan ve Emin Sazak sert eleştiriler dile getirdiler. Bu
yasanın görüşüldüğü günlerde Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik
Koraltan, CHP Grubu'na Dörtlü Takrir adlı bir önerge verdiler. Önerge ülke ve
parti yönetiminde özgürlükçü bir anlayış içeren düzenlemeler yapılmasını
öngörüyordu. Ancak dörtlü Takrir reddedildi (12 Haziran 1945). Bunun üzerine,
Menderes ve Köprülü o günküVatan Gazetesi'nde CHP iktidarına karşı o güne değin
örneğine rastlanmayan sertlikte yazılar yazmaya başladılar. Sonuç olarak
Menderes, Koraltan ve Köprülü partiden ihraç edildiler (Eylül 1945). Aynı
gruptan olan Celâl Bayar ise önce milletvekilliğnden sonra da CHP'den istifa
ettti. Celâl Bayar, 1 Aralık 1945'te parti kuracaklarını açıkladı.
İnönütarafından Çankaya Köşkü'ne çağrılan Celâl Bayar, cumhurbaşkanından
gerekli desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 günü Demokrat Parti (DP) kuruldu.
Muhalefet Dönemi (1946-1950)
Demokrat Parti programını iki esas etrafında
şekillendirmişti: Liberalizm ve Demokrasi. CHP'nin ekonomi politikası olan
devletçiliğin aksadığı yönler vurgulanarak CHP'ye karşı çıkılmaktaydı. Demokrat
Parti üzerinde daha önceki acı tecrübelerin yarattığı ilk kuşkular dağıldığında
büyük kitlelerin DP'yi desteklediği görüldü. Bunu şüphesiz iktidardaki CHP de
görmekteydi. Meclis tek dereceli seçim kanununu ve 21 Temmuz 1946'da seçimlerin
yapılmasını kabul ederek dağıldı. DP başta seçime katılıp katılmama konusunda
kararsız kalsa bile katılmaya karar verdi. Bunun üzerine iktidar basın
kanununda değişikliğe gitmeye karar verdi.İktidarın basın üzerindeki baskısı
daha da arttı.Bozuk olan ekonomi de dış ödeme dengesinin bozulması sonucu 7
Eylül 1946'da Türk Lirası'nın değeri düşürüldü.Bu olay DP'ye daha çok prim
kazandırdı ve iktidarın güç yitirmesine neden oldu.1947 bütçe görüşmeleri
sırasında Başbakan Recep Peker ile DP'liler arasında sert tartışmalar
yaşandı.
DP,TBMM'yi terk etti.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün araya girmesi ile sorun
aşıldı.. 7 Ocak 1947'de DP ilk kurultayını yaptı.Bu toplantıda özgürlük ve
demokrasi arzuları bir defa daha vurgulanırken bunları içeren Hürriyet Misakı
kabul edildi... Bunun üzerine iktidar tarafından DP'ye sert hücumlar
başladı.Haziran ayında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Demokrat Parti Genel
Başkanı Celâl Bayar arasında bir dizi görüşmeler yapıldı ve sonunda İnönü 12
Temmuz 1947'de "12 Temmuz Beyannamesi" ni yayınladı.Beyannamede
İnönü, siyasal partilerin Türk demokrasisinin vazgeçilmez unsurları olduğunu
vurguladı.Başbakan Recep Peker ayrıldı yerine Hasan Saka getirildi. DP
içerisinde bu yumuşama ve iktidarla düzeltilen ilişkiler tepki çekti ve bunun
güdümlü demokrasi olduğunu öne süren bir grup partiden ayrıldı.Bu grubu
oluşturan, Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık
Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengirşenk ,20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni (MP)
kurdu.Böylece 12 Temmuz Beyannamesi ile hem CHP hem de DP sertlik yanlısı
gruplardan kurtulmuş bulunuyordu.DP, 17 Ekim 1948'de ara seçimlere, seçime
güven duymadığı için MP ile birlikte katılmadı. 16 Ekim 1949 ara seçimlerinde
de bu tavrını sürdürdü... DP ikinci büyük kurultayını 20 Haziran 1949'da
yaptı.Seçimlerde milletvekili adaylarının %80'ini örtgütün saptaması kabul
edildi.Bu kurultayda seçimlerde alınan oylara sahip çıkılmasını içeren
"Milli Teminat Andı" kabul edildi.Ancak iktidar bu anda " Milli
Husumet Andı" adını taktı.16 Şubat 1950'de gizli oy, açık tasnif ve yargı
denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim
Kurulu'nu öngeren seçim yasası kabul edildi.DP bu kanuna çok çabalamasına
rağmen nispi temsil ilkesini koyduramadı... Bu şartlar altında Türkiye,14 Mayıs
1950 seçimlerine gitti.
İktidar Dönemi (1950-1960)
14 Mayıs 1950 Seçimleri
14 Mayıs 1950 günü yapılan seçimler Türkiye'de 27 yıllık tek
parti devrini sona erdirdi.1923'ten beridir tek başına ülkeyi idare eden
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı halk oyu ile Demokrat Parti'ye
devredecekti.Seçim sonuçlarına göre DP %52.7 oy alarak 408 milletvekilliği
kazanmıştı.CHP %39.4 ile 69 milletvekili ile temsil edilme hakkı kazandı.Millet
Partisi 1, bağımsızlar 9 milletvekiline sahip oldular.Atatürk'ten sonra 11,5
yıldır cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet İnönü artık anamuhalefet
lideriydi.22 Mayıs 1950 günü TBMM açıldı.Refik Koraltan başkanlığa
seçildi.Ardından yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında DP Genel Başkanı,İzmir
milletvekili Celâl Bayar 453 milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak
Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi.Hükümeti kurmakla DP Aydın
Milletvekili Adnan Menderes görevlendirildi.Aynı gün Menderes kendisinin ilk
cumhuriyet'in 19.hükümetini kurdu.2 Haziran'da güvenoyu aldı.9 Haziran 1950'de
DP Genel İdare Kurulu Adnan Menderes'i genel başkanlığa seçti.Dünyada belki çok
nadir görülen bir olay gerçekleşmişti.uzun yıllar boyu ülkeyi kendi otoritesi
ile yöneten iktidar, tamamen serbest, hür, kansız ve hilesiz bir seçim ile
yerini bir başka partiye bırakmıştı.Bu yüzden 1950 seçimleri tarihimizde
"Beyaz Devrim" olarak adlandırılmıştır.
Hükümet programında "devri sabık" yapılmayacağı
belirtilerek,27 yıllık dönemin hesabını sormaya kalkmayacağı açıklandı. Ancak
DP'nin yasal anlamda ilk çalışması Arapça ezan yasağını kaldırmak oldu. (16
Haziran 1950).Radyoda dini yayınlar yapılması ve mevlit yayınlanması üzerindeki
yasaklar kaldırıldı.
II. Dünya Savaşı boyunca başarılı bir biçimde yürütülen
tarafsızlık politikası, uygun dış ticaret ilişkileri geliştirmişti.Bu yüzden DP
iktidarı ilk yıllarında dış kredi kaynakları bulmada başarılı oldu ve bunlardan
yararlandı.Ayrıca savaş boyunca Merkez Bankası rezervleri de altın ve döviz
bakımından iyi bir seviyeye ulaşmıştı.Kore'ye asker gönderilmesi ve böylece
NATO'ya giriş vizesinin alınması uluslararası koşulları Türkiye'nin lehine
çeviriyordu.Tarım ürünlerinin dış pazarda uygun fiyatlardan müşteri bulması ve
Marshall Planı çerçevesinde dışarıdan gelen para bu ilk dönemde ciddi bir
iktisadi ferahlama getirdi.Tarımda makineleşme sağlandı.Karayolları
politikasına hız verildi, köyler kasabalara kasabalar da kentlere hızlı bir
biçimde bağlanmaktaydı.
Kitlelerin II. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan yoksulluğu
henüz unutmamış olması DP'ye olan sempatiyi daha da arttırdı. ABD ve Dünya
Bankası raporları çerçevesinde hazırlanan iktisadi programlar ile liberal bir
ekonomik anlayışın tüm alanlarda hakimiyetine çalışıldı.Ancak KİT'lerin de
büyümesi sağlandı.DP özel girişimciliği KİT'ler kanalı ile desteklemiştir.
Hammadde ve aramalı transferinin KİT eli ile yapılması sağlandı.Tarım
kalkınmanın en önemli aracı olarak görüldü ve bir taraftan uygun fiyatta pazar
politikası bir taraftan da çağdaş giridler kullanılması yoluna gidildi.Bunda
başarılı da olundu.
Kore Savaşı'na bir tugay gönderilmesi kararı sonrası 1952'de
Türkiye NATO'ya girdi.Ekonomik alanda bir rahatlama devresi yaşanırken ve
DP'nin halkla ilişkileri de yolundayken anamuhalefet CHP'nin üzerine
gidildi.1953 yılında CHP malları hazineye devredildi.Halkevleri kapatıldı.28
Ocak 1954'te Köy Enstitüleri kapatıldı. 1954'te laiklikten uzaklaştığı
gerekçesiyle MP kapatıldı.
2 Mayıs 1954 Seçimleri
1950 seçimleri sonrasında ülkede yaşanan ekonomik
ferahlama,II. Dünya Savaşı yıllarının üzerinden pek az bir süre geçmesi
nedeniyle büyük önem kazanmaktaydı.Muhalefetteki CHP,1950-1954 yılları arasında
özellikle ekonomik anlamda DP icraatlarına eleştiriler getirdi ancak ortaya
çözüm olarak kabul edilebilecek bir öneri sunamadı.Bu koşullar altında gidilen
2 Mayıs 1954 seçimlerinde Demokrat Parti gücünü iyice arttırdı.DP 5.1 milyon oy
alarak,Türkiye Genel Seçimleri tarihinde (bugüne kadar) kırılamamış bir oy
rekoru kırdı.Bu oy miktarı toplam oyların %57,5'luk kısmı demekti.DP 502
milletvekilliği kazandı.3.1 milyon (%35,2) oy alan CHP sadece 31 milletvekili
kazanabildi.Arada sadece 2 milyon oy fark olmasına rağmen milletvekili sayıları
arasında bu kadar fark olmasının sebebi,1950 seçim kanunu değişikliğinde
CHP'nin değişmesini istemediği "çoğunluk sistemi"dir. (CMP:5,Bğm:3
milletvekili çıkardı)Seçimlerde bu sonuçların ortaya çıkmasının ardından TBMM,17
Mayıs 1954'te açıldı.Celâl Bayar 513 milletvekilinin katıldığı oylamada 486 oy
alarak bir defa daha cumhurbaşkanlığına seçildi.Adnan Menderes üçüncü
kabinesini kurdu.Bu kabine cumhuriyet tarihinde günümüze kadar en yüksek
güvenoyunu almış kabinedir. (491 lehte oy)
İkinci iktidar döneminde (1954-57), iktidar ile muhalefet
arası gerginleşti. Ekonomide olumsuz gelişmeler görüldü. İktidar baskılarını
daha da arttırdı. Parti içindeki anlaşmazlıklar partinin bölünmesine ve 20
Aralık 1955'te Hürriyet Partisi'nin kurulmasına yol açtı.
27 Ekim 1957 Seçimleri
Ekonomide yaşanan darboğaz ve siyasi çalkantılar nedeniyle
DP seçimleri bir yıl önceye aldı. 27 Ekim 1957 günü yapılan seçimler öncesinde
kampanya oldukça sert geçti. Seçimler iktidarı zayıflattı, muhalefetin elini güçlendirdi.
Seçimler öncesinde muhalefetin seçimlere bir cephe halinde girmesini engelleyen
DP, yine de oy kaybından kurtulamadı. Sonuçlara göre DP %47.9 oyla 424
milletvekili çıkardı.Bu milletvekili sayısında çoğunluk sisteminin etkisi
büyüktür. Muhalefetteki CHP ise oyların %41.1'ini alarak 178 milletvekili aldı.
Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi dörder milletvekilliği aldılar.
Rivayete göre Adnan Menderes, dakika dakika değişen seçim sonuçları nedeniyle
bir ara "Allah'ım bir daha bana böyle bir seçim gecesi yaşatma"
demiştir. 1950 ve 1954 seçimlerinden sonra ilk defa muhalefetin oyu iktidarın
üzerine çıkmıştı.Muhalefete göre DP artık azınlığın iktidarydı. Seçimler
sonrasında da gerginlikler sürdü. TBMM Kasım ayında açıldı. Celâl Bayar 610 milletvekilinden
413 DP milletvekilinin katıldığı oylamada 413 oy alarak üçüncü defa
cumhurbaşkanlığına seçildi. Adnan Menderes beşinci hükümetini kurdu ve güvenoyu
aldı.
1957 seçimlerinden sonra siyasi ortamda sertlik günden güne
daha da artmaya başladı. 1958 yılında, dış ödemeler dengesindeki bozukluk
alınan dış borçları ödenemez hale getirmişti. Türkiye'nin borçlandığı ülkeler
arasında kurulan bir konsorsiyum ile varılan mutabakat ile 4 Ağustos 1958'de
ekonomik istikrar tedbirleri yürürlüğe girdi. Yapılan devaülasyon ile Türk
Lirası'nın değeri yeniden belirlendi. Doların fiyatı 2.80 liradan 9.02 liraya
çıktı. Bu tedbir dış ödeme dengesini biraz olsun sağladı ise bile yaşanan
ekonomik durgunluk, zamları, işsizliği ve iflasları da beraberinde getirmişti.
Ağustos 1958, DP ve CHP gruplarının karşılıklı bildirileri ile geçti. İhtilal
sözleri dolaşmaya başladı. Demokrat Parti lideri ve Başbakan Adnan Menderes 12
Ekim 1958'de Manisa'da yaptığı konuşmada, muhalefetin yarattığı kin ve husumet
cephesine karşı bir Vatan Cephesi kurulması gerektiğini vurguladı. Radyolardan
Vatan Cephesi'ne katılanların adları okunmaya başladı. Bu arada 1955 yılından
beridir ağır ağır ilerleyen bir sorun daha ortaya çıktı: Kıbrıs. Kıbrıs'ta EOKA
örgütü Türkler üzerinde baskı yapmaya başlamıştı. Türkiye adanın bölünmesinden
yani o günlerin deyimi ile "taksim"den yanaydı. 1958 başlarında adada
bulunan İngiliz askerler Türklere ateş açınca büyük bir tepki ortaya çıktı. Türkiye
ayağa kalktı. Haziran ayında İstanbul'da 300 bin kişilik bir miting yapıldı ve
Türkiye'nin isteği güçlü bir biçimde vurgulandı:"Ya taksim, ya ölüm".
Ankara'da da benzer gösteriler yapıldı. Nihayet 19 Şubat 1959'da Londra
Antlaşması ile sorun bir süreliğine aşılmış oldu. Başbakan Menderes bu antlaşma
için Londra'ya giderken uçağı düştü. 14 kişinin öldüğü kazada başbakana
herhangi bir şey olmadı.
Ekonomide ve dış politikada bunlar yaşanırken iç politikada
muhalefete yönelik baskılarda artıyordu. CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi
başta olmak üzere muhalefete destek veren birçok gazete aralıklarla
kapatılıyordu. Mayıs 1959'da CHP lideri İsmet İnönü Uşak'ta saldırıya uğradı.
İzmir'de, İstanbul'da ve Ankara'da CHP liderine saldırılar oldu.
Türkiye bu kargaşa ortamı içerisinde 1960 yılına doğru
ilerlerken 31 Temmuz 1959'ta Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (sonradan
"Avrupa Birliği" adını alan uluslararası örgüt) üye olmak için
başvurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder